PES 2008
Değişmek önemli olay aslında. Tabii istenen değişim, gelişimdir hep. Geriye, yani kötüye doğru değişimin iyi olması mümkün değil. Ancak ne ileriye, ne de geriye gidiyorsak ve yerimizde saymak için ısrar ediyorsak, yakın zamanda ve ciddi manâda eleştirileceğimiz, kaçınılmaz bir gerçek olup çıkıveriyor.
İlk oyunlarını çıktığı yıllarda oynayamadım belki ama, neticede oynamadığım bir FIFA oyunu yok. 94’ün oyunundan sonra her yıl belli gelişimler gördük, aralarında kral seçilenler oldu, yerini kimse alamadı… ancak yakın zamanda yapılan oyunlar arasında kral seçmek imkânsız oldu; zirâ aralarındaki yedi farkı görmek için epey kasmak gerekiyordu. Tökezlemeye başlanan zamanlarda ilk rakip çıktı karşısına FIFA’nın: Pro Evolution Soccer serîsi, üçüncü oyun ile birlikte PC’ye de geldi. Bu yeni oyun, açıkçası pek de yadırganmadan, hatırı sayılır miktarda FIFA fanatiğini ya da bıkmışı kendine çekmeyi başardı. Birkaç sene içinde de işin rengi belli oldu. Ufaktan iki serî de otomatiğe bağlıyordu kendini; yapımcılara göre seçimini yapan yapmıştı sanki… Evet, olay artık kabak tadı vermeye başlıyordu ki, şu veya bu grup için değil, genel piyasa için bomba gibi bir haber geldi içinde bulunduğumuz yeni döneme dâir: PES, grafik motorunda yeniliğe gitti.
Altıncı oyundan sonra adının yanına 2008’i alan PES, bu sebeple merakla beklendi bir bakıma. Aslında benden biraz nefret ettiniz siz şimdi, biliyorum ben. Ne demeye saydıysam ben oraya FIFA’yı… karşılaştırmasını yapmasak, nereden geldiğimizi hatırlamak için zihnimizi zorlamaya çalışmasak olmuyor sanki… olmuyor. Neyse efendim, nihâyet oyunumuz geldi, ve biz şöyle bir oynadıktan sonra eleştirimizi daha fazla geciktirmeden sunalım istedik. Bu sebep ve amaçla daldık oyuna.
ON YÜZ BİN MİLYON BALONCUK
Dalgıçlarımızdan pek çoğu grafiği merak ediyordu, ama ben ve benimkilere yakın fikirlere sahip olanlar için oyunun teması, yapısı, zevki ön plana çıkıyordu. Kıstasların kime göre, nasıl değiştiği önemsiz… o yüzden ilk olarak, son zamanlarda hoş bir biçimde hazırlanan giriş filmine dikkat kesildik. Bu seneki PES’in baloncukları kafalarından kabarcıklar hâlinde çıkan, suratları feci şekilde FIFA 99’u hatırlatan oyuncuların ve bikinili hatunların marjinal hareketleri seyrettik ve ufak miktarda gaz alarak, öncekilerden pek farklı olan bir menüye ayak bastık. Gerçekten de, önceki oyunlarında, bana göre kullanışsız ve basit bir menü ile o klasmanda hep yerlerde sürünen serî, makûl fikirlerle oldukça estetik bir görünüme kavuşmuş. Genel kategorilere şöyle bir göz attığımızda gözümüze herhangi bir yenilik takılmıyor. ‘Exhibition’ seçeneği ile hemen bir maç düzenleyebiliyoruz; onun dışında kariyer gibi bir şey yaptığımız Master League (kısaca ML), düz ve bilindik şekilde ilerleyen League, ucundaki kupalar için savaştığımız turnuvaların bulunduğu Cup ve diğerleri yerli yerinde duruyor. Zaten PES’te oyuncuya kurgusal bir zevkten ziyâde, oyun içinde unutulmayacak bir deneyim yaşatılmak isteniyor diye düşünüyorum; zîra uzun süredir yeni şeyler yok bu anlamda. Yalnız ML’nin don lastiği gibi uzatılabilir bir mantıkla işlemesi avantajını kullanıyorlar, burada ufak da olsa yenikler hep oluyor. Bu sene ‘popülarite’ popüler meselâ. Takımınızın oyuncuları, başarıları, taktiksel anlayışı gibi etmenler, dünya çapında bir şan için büyük rol oynuyor.
Benim bunca zaman PES’ten uzak durma sebebim, acizâne, oyuncuların kütük gibi hareket etmesiydi. Hayır, size göre olmayabilir belki ama, bir FIFA oyuncusu için PES’teki en büyük olay, bu odunluktu. Hareketler birbirini tekrar etmiyor ya da ne bileyim… gerçekçi bir pozisyonlar bütünü, yani maç ortaya çıkıyor olabilirdi, ancak ok tuşlarına her basışımda monitör üzerindeki o mahlûkatın yandan sopa yemişçesine dönmesi garibime gidiyordu. Nihâyet, benim için bir numaralı sorun olan ve çözülmesini şiddetle arzuladığım bu olay hâlledilmiş. İlk deneyimi üç kişilik küçük bir arkadaş grubu ile yaptığımızda, ilk beş dakika içinde gelen ilk tepki hareketin yumuşatıldığı, oyunun mantıklı bir şekilde hızlandırıldığı yönünde oldu. “Aynen baba,” diyerek onayı koymuştum ben de zaten. PES, o dakika için grafiği ile değil, oynanıştaki mantığı ile ilk izlenimini gayet güzel bir şekilde bırakmıştı.
PAS VE AYRINTI
Son FIFA’da pek çok kişi ara paslardan yakındı. Ama benim gibi Gamepad kullanan oyuncular için çok bir fark yoktu o anlamda. Birkaç defa klavyeden oynadım denemek maksadı ile, Gamepad ile arasında pek fark olduğu söylenemez PES’te de. Bu sene pastaki mantık da… yahu, aslına bakarsanız, oyun Xbox’a olanının ufak bir kopyası olduğu için temelde pek çok şey ufak ufak değişmiş. Pasların yerini bulması garanti edilemezken, her attığınızın en yakın oyuncuya beş metre mesafeye düşmesi de söz konusu değil. Anlayacağınız, pasta büyük değişiklikler olmasa da oyunun atmosferine, becerinize ve oyuncunun hızı ile duruşuna göre isabet şekli değişiyor; aynı şey ara paslar için de geçerli.
Hakemin eli cebinde dolaştığından kıllandım bir ara. “Acaba,” diyorum çoğu an, klavyede bir tekme ya da tokat tuşu filan olsa düşünmeden ağzının ortasına bir tane koyacağım hakemin ama, yok işte, ne yaparsınız… Önceki oyunlarda olduğu gibi, kayma (sliding) tuşu ile dengesizce girdiğiniz adamın küçük bir tökezlemesinin cezası, nâdiren değişmekle beraber, sarı kart oluyor. Tabii son adamın arkadan kaymış olması da muhtemel, cezası da belli zaten. Demek istediğim, o tuş dışında baskı bir tuş ile savunma yapmanız, örneğin oyuncu üzerinde baskı kurmanız, onu çekiştirmeniz, bilhassa lig maçlarında şiddetle tavsiye edilir. Bunun dışında, şutlardaki ani bar fırlamaları da en aza indirgenmiş. Saatte bilmem kaç kilometre hızla giderken, saçma bir yerden deneme yapmadığınız sürece sorun yok, gibi… mi acaba? Evet, he, öyle…
Aslında PES’in grafik motorunun değişmesi haberi bomba etkisi filan oluşturmamıştı, salladım ben. Ancak, ciddi anlamda merak edilen bir unsurdu grafik de. Evet… FIFA’yı daha mantıklı saha kenarı için, tribünü için, futbolcu modellemeleri için ön plana çıkaran arkadaşların -ki ben de varım sanırım içinde- biraz düşünme zamanı. Zemin tasarımını sahayı dördü bölerek yapmamış Konami; ya da taraftar yerine karton koymamış yatay biçimde. Tam anlamı ile üçüncü boyutunu kazanmış olmasa da seçilebilir tribün sakinleri, saha içindekilerden farksız yedek kulübesi, ellerindeki bayrakları futbol kurallarına uygun bir biçimde ve etraftakiler için tehlike oluşturmadan sallayan yan hakemler, elini düdüğüne götüren, maç bittiğinde ise havaya kaldıran orta hakem… sanırım bunları seversiniz, istersiniz. Görsel kalitenin artık gelişmesi gerektiği bir kategoride yer alan oyunumuzun bunları karşılamaya başlaması, bizler için müthiş bir ayrıntı. Saha içindeki futbolcuların mimikleri (en azından ne hissettikleri anlaşılıyor) ve formalarındaki kırışmalar da cabası zaten. Gördüğünüz üzere grafiksel anlamda oldukça iyi bir gelişme ortaya konmuş ve aynı istikrar, seslere de yansıtılmaya çalışılmış. Daha evvel hiçbir oyunda olmayan saha içi sesler, PES 2008 ile geliyor. Evet, saha içi sesten kastım futbolcu bağırmaları gibi şeyler. Bu canlılığa tribünlerin de eşlik etmelerini isterdik ama, genel havaya bir ruhsuzluk hâkim sanki… daha canlı olabilirdi seyirciler. Modellemelere gelelim: eğer gerçektekine benzetilmek istenmişse, başarılmış. Fenerbahçe’den Carlos ve Kezman, Galatasaray’dan Torin… öhö, Hakan Şükür filan ayırt edilebiliyor; ama dedim ya, eğer istenirse. Yoksa, Edu’nun neresi melez arkadaş?
Yapay zekâda ciddi değişiklikler yok ama oyuna renk katan enstantaneler göze çarpıyor. Pası kaçırdığınızda pas tuşuna basarsanız örneğin, oyuncunuz kendini yere atabiliyor. Aynı şeyi rakibin yaptığı, sarı kart yediği filan da oluyor. Ayrıca sakatlanan oyuncuların çıkarılması ilk zaman için şart koşulmazken, saha kenarına alınıp tedavisi yapılıyor, sonra hakemden izin alıp saha içine geri dönüyor; biz bunu ortaya çıkan ufak ekrandan tâkip ediyoruz. Aklıma gelmişken, oyunu durdurduğunuzda, yedek kulübeleri geliyor ekranlara, teknik direktör ayakta tabii.
Belki birkaç ufak ayrıntıyı kaçırdık ama, zannediyorum yaklaşık 15 yıllık bir FIFA’cının bile fikirlerini alt üst etmeyi başaran bu oyunu takdir edersiniz. Ben PES’e biraz borç lisans alayım, geliyorum… kaçmayın bir yere!